the 'Devil' hâlâ Prada mı giyiyor?
Aradan geçen yılların ardından Miranda Priestly hâlâ keskin bakışlarıyla dünyayı susturuyor mu? Peki Andy ve Emily ne durumda? The Devil Wears Prada 2 Nasıl Bir Hikaye Anlatabilir?
2006’da hayatımıza giren The Devil Wears Prada, sadece moda değil, güç ilişkileri, kadınlık halleri ve iş hayatındaki görünmeyen hiyerarşiler üzerine de çok şey söyledi. Ama kabul edelim, çoğumuz için asıl olay Miranda’nın tek bir bakışıyla tüm ofisi dize getirmesi ve Andy’nin stil evrimiyle gelen içsel dönüşümüydü. Şimdi ise bu evrenin geri döneceğine dair açıklamalar ve tarihler havada uçuşurken, durup düşünmeden edemedim: The Devil Wears Prada 2 gerçekten gelirse, bize nasıl bir hikaye anlatabilir?
Zaman değişti, moda değişti, kadınlar da değişti.
İlk filmde bir asistan, bir editör ve bir kariyer çatışması izlemiştik. Ama şimdi… influencer devrimi yaşandı, dijital editörler, Metaverse defileleri, algoritmalar, beden politikaları sahneye çıktı. Vogue’un baş editörü Anna Wintour’dan esinlenen Runway dergisinin Miranda Priestly’si, bu atmosferde hâlâ ayakta mı, yoksa modası geçti mi?
Miranda'nın Son Baharı
Benim tahminim şu: Miranda hâlâ tahtında ama artık iktidarını tehdit eden genç bir dijital ekip var. Algoritma dostu, TikTok estetiğiyle çalışan, sürdürülebilirlik naraları atan bir kuşak. Runway, dönüşmek ya da ölmek zorunda. Ve Miranda dönüşmek istemiyor.
Belki de yönetim kurulu onu “emekliye ayırmak” istiyor. -ilk filmdeki gibi- İşte tam bu noktada eski bir dost/hasım olan Andy devreye giriyor. Artık gazeteciliğin ötesinde kendi medya şirketini kurmuş, güçlü ve saygın bir medya figürü. Miranda ile ittifak kurmak zorunda kalıp yeniden kadrajı paylaşıp, birbirlerine karşı değil, birlikte bir sorunun üstesinden gelecek olabilirler. Aynı kadrajda tekrar göz göze geldiklerini hayal edin. Ben de bir heyecanlanmadım değil şimdi…
Ve tabii ki Emily. Emily Blunt olmadan bir devam filmi düşünemiyorum. Belki artık kendine ait bir moda PR ajansı vardır. Belki Runway’in rakibi olmuştur. Belki de Miranda’nın koltuğuna göz dikmiştir. Belki de… o artık Miranda’dır.
Ve en acıklısı: Belki Andy de artık biraz Miranda’dır. Bu film, kadınların güç kazandıkça nasıl aynı sistemin içinde şekillendiğini de sorgulayabilir.
Yeni Nesil Stajyer: Gen Z'nin Ayak Sesleri
İşin en heyecan verici kısmı ise bence yeni jenerasyon karakter. Tüm bu çatışmaların ortasında Gen Z’den biri, bir stajyer, kameranın odağına oturur. Belki non-binary, belki küçük bir taşra kasabasından gelen ama dijital dünyada viral olmuş bir moda fenomeni. Miranda’dan öğrenir, Andy’den ilham alır, Emily’den korkar.
Yani yeni bir “Andy” hikayesi izleriz ama bu kez mesele sadece çanta taşımak değildir. Bu kez mesele, sistemi yeniden yazmak olabilir.
Peki ya erkekler?
Nate hâlâ Andy'nin makarnasına burun mu kıvırıyor? Yoksa pişman mı? Açıkçası onun yerine gerçek hayattan popüler bir figğr cameo’su tercih ederim. -Alex Consani, Kelly Rutherford veya Bella Hadid gibi- Ama belki Christian Thompson (Simon Baker) Andy'nin karşısına yeniden çıkar; yaşlanmış, yorgun ama hâlâ karizmatik sarış saçlarıyla. Bu sefer end game olacak şekilde…
Demem o ki, The Devil Wears Prada 2, sadece bir sequel değil; belki de bu jenerasyonun kadınlık, iş hayatı, güç ve moda üzerine yeniden düşünmesine yol açacak bir zeitgeist olabilir.
Belki de en sonunda hepimiz Miranda'nın o meşhur bakışını, bu kez farklı bir kadında görürüz.
Ve o kadın aynaya bakıp şunu fısıldar:
"That’s all."
-Ferhunde👠